14.09.2025: Kuzey-Ren Vestfalya (KRV) Yerel Seçim Sonuçları (1)

Türkiye ve Uyum Araştırmaları Merkezi Program Müdürü Yunus Ulusoy, 14 Eylül 2025 Pazar günü yapılan Kuzey-Ren Vestfalya (KRV) yerel seçim sonuçlarını Almanya’dan Haberler için kaleme aldı. KRV Seçim sonuçlarıyla ilgili..

14.09.2025: Kuzey-Ren Vestfalya (KRV) Yerel Seçim Sonuçları (1)
Yayınlanma: Güncelleme: 1 views

Türkiye ve Uyum Araştırmaları Merkezi Program Müdürü Yunus Ulusoy, 14 Eylül 2025 Pazar günü yapılan Kuzey-Ren Vestfalya (KRV) yerel seçim sonuçlarını Almanya’dan Haberler için kaleme aldı.

KRV Seçim sonuçlarıyla ilgili temel bulgular

Yerel yönetimler ve partiler bazında temel bulgular

2025 yılında Kuzey Ren-Vestfalya’da yapılan yerel seçimler, siyasi manzarayı daha da parçaladı ve aynı zamanda kitle partilerinin yapısal zayıflığını bir kez daha ortaya koydu. Ne CDU ne de SPD, müstakil şehirlerde (kreisfreie Städte) ve bölgesel birlik idarelerinde (Kreise) hâkimiyet kurmayı başarabildi.

SPD, Ruhr havzasında hâlâ belirgin bir şekilde varlığını sürdürüyor, ancak eski geleneksel hâkimiyetini kaybetti. Yalnızca Hamm’da belediye meclisi seçimlerinde yüzde 46 ile en yüksek oy oranını elde etti. Beşi Ruhr havzasında bulunan toplam altı müstakil şehirde oy oranı yüzde 30 ile 37 arasında kaldı; diğer tüm şehirlerde ise yüzde 20’nin altına düştü. Bölgesel birlikler idaresinde elde ettiği en iyi sonuç da yine Ruhr havzasında bulunan Unna bölgesel birlik idaresinde oldu. Özellikle Köln, Düsseldorf, Münster, Aachen ve Bonn gibi kentsel merkezlerde SPD’nin oy oranı kısmen yüzde 20’nin de oldukça altına geriledi. Sadece Herne ve Hamm’da görevdeki belediye başkanları ilk turda yeniden seçilebildi. Diğer 21 müstakil şehirde ise gelecekteki belediye başkanları 28 Eylül’de yapılacak ikinci turda belirlenecek.

CDU, Federal hükümetin büyük ortağı ve Başbakan März’in partisi olarak kentlerde zorlanıyor. Hiçbir müstakil şehirde yüzde 40 barajını aşamadı. Yalnızca dokuz müstakil şehirde yüzde 30’un üzerinde oy aldı; bunlardan yalnızca ikisi Ruhr havzasında yer alan Essen ve Mülheim şehirleridir. CDU, Kuzey Ren-Vestfalya’nın kırsal kesimlerinde gücünü korumaya devam ediyor. Buralarda bazı bölgesel birliklerde yüzde 60’ın üzerinde, Steinfurt bölgesel birliğinde ise yüzde 70’in üzerinde oy aldı. Ancak CDU büyük şehirlerde giderek destek kaybediyor ve artık eski “kitle partisi” rolünü sürdüremiyor.

Yeşiller, 2025 yerel seçimlerinde görece kaybeden taraf olarak öne çıkmıştır. Münster ve Köln’de birinci, Bonn, Düsseldorf ve Aachen’da ise ikinci güçlü parti olarak meclislerde temsil edilseler de bu konumlarını belediye başkanlığı zaferine dönüştürüp dönüştüremeyecekleri, 28 Eylül Pazar günü yapılacak ikinci turda belli olacaktır. Ancak genel oy oranları, bir önceki seçim sonuçlarının yüzde 6,5 gerisinde kalmıştır.

Bu tablo, partinin Almanya genelinde ve özellikle KRV’de uzun süre taşıdığı “üçüncü parti” rolünü kaybettiğini göstermektedir. Yeşiller’in seçim performansı, seçmen tabanlarının mekânsal ve sosyolojik özelliklerine güçlü biçimde bağlıdır. Kentsel merkezlerde ve özellikle üniversite kentlerinde tabanlarını korumayı başarırken, yükseköğrenim kurumlarının bulunmadığı orta ve küçük ölçekli şehirlerde etkili olamamaktadırlar.

Bu durum, Yeşiller’in toplumsal meşruiyetini büyük ölçüde yüksek eğitimli, genç ve kentli seçmen gruplarına dayandırdığını ortaya koymaktadır. Buna karşılık, kırsal ve sanayi odaklı bölgelerde siyasal etki üretme kapasitesi sınırlı kalmaktadır. Dolayısıyla, seçim sonuçları yalnızca bir gerilemeyi değil, aynı zamanda partinin sosyo-demografik tabanının sınırlarını da görünür kılmıştır.

Üçüncü siyasi güç – bazı şehirlerde hatta ikinci güç – rolü artık AfD’ye geçti. AfD birçok belediye meclisinde yerini sağlamlaştırıyor ve Ruhr havzasındaki birçok şehirde çift haneli, kısmen yüzde 20’nin üzerinde oy oranlarına ulaşıyor. Bu da onu yerel demokrasi için ciddi bir tehdit haline getiriyor. Aşırı sağcı olarak sınıflandırılan görüşleri ve siyasi pratikleri katılımdan çok kutuplaşma ve engellemeye yönelik. Sonuç olarak demokratik partiler arasında koalisyonların kurulması önemli ölçüde zorlaşıyor. Özellikle Ruhr havzasındaki belediyelerde karar alabilecek çoğunluklar oluşturmak için genellikle üçlü, hatta dörtlü ittifaklar gerekiyor. AfD, sorunlara alternatif çözümler sunmadan yerel kurumları istikrarsızlaştırıyor.

Bu durum demokratik partileri daha da birbirine yaklaştıracak mı? Bunun cevabını Gelsenkirchen, Hagen ve Duisburg’daki ikinci tur seçimler gösterecek. Duisburg’da SPD’nin görevdeki belediye başkanı, Hagen’de bir CDU adayı ve Gelsenkirchen’de bir SPD adayı AfD’li rakipleriyle yarışacak. Elde edecekleri yüzde 60’ın üzerindeki çoğunluk, demokratik güçlerin rekabete rağmen bir arada durabildiklerinin göstergesi olacak.

AfD’nin seçmen tabanı çoğunlukla yaşlı Almanlardan, ağırlıklı olarak erkeklerden, post Sovyet topluluklardan ve AB göçmenlerinden oluşmaktadır. Post-Sovyet topluluk larının ve AB göçmenlerinin önemli bir bölümü aynı zamanda uyum meclisi seçimlerinde de oy kullanma hakkına sahiptir. Bu nedenle belediye meclislerinde AfD’ye oy veren seçmenler, uyum meclisi seçimlerinde de aynı tercihi yapmaktadır. Nitekim AfD listelerinden seçilen üç Türkiye kökenli kişi, yaşadıkları şehirlerde Türk toplumu tarafından tanınmayan isimlerdir. Dolayısıyla her ne kadar uyum meclislerine üç Türkiye kökenli AfD üyesi seçilmiş olsa da parti Türkler arasında büyük ölçüde izole durumdadır. Medyada sıkça dile getirilen “Türkiye kökenli seçmenlerin kayda değer bir kısmının AfD’ye oy verdiği” yönündeki iddialar ise mevcut gözlemlerle ve verilerle doğrulanmamaktadır.

Aksine, Köln, Duisburg ve Gelsenkirchen’de çok sayıda Türkiye kökenli yerel meclis ve uyum meclisi üyesi, yerleşik partiler ve Türk seçim listeleri aracılığıyla seçildi. Duisburg’daki uyum meclisinin 18 üyesinden 14’ü, Köln’de 22 üyeden 12’si ve Gelsenkirchen’de 18 üyeden 7’si Türkiye kökenlidir. AfD’nin İslam karşıtı tutumları nedeniyle Türkiye kökenli göçmenlerin -özellikle de çoğunluğunu oluşturan muhafazakâr kesimin- bu partiye kayda değer oranlarda destek vermesi pek olası görünmemektedir.

İkinci tur seçimlerine bakıldığında güç dengeleri net bir şekilde ortaya çıkıyor: 13 bölgesel birlikte CDU ile SPD arasında, iki bölgesel birlikte ise CDU ile SPD ve Yeşiller’in (Herford bölgesel birliği) ya da SPD ve Sol Parti’nin (Oberbergischer Kreis) desteklediği adaylar arasında çekişme yaşanıyor. Sadece Ennepe-Ruhr ve Siegen Wittgenstein bölgesel birliklerinde SPD adayları önde; bunun dışında eyaletin tüm kırsal kesimini içeren bölgesel birliklerde CDU hâkim durumda.

Müstakil şehirlerdeki belediye başkanlığı ikinci tur seçimlerinde ise tablo daha dengeli: SPD dokuz müstakil şehirde, CDU on müstakil şehirde ve Yeşiller iki şehirde önde görünüyor.

AfD seçmenlerinin ikinci turda nasıl davranacağı belirleyici olacak. SPD veya Yeşiller adaylarına oy vermeleri pek olası değil. Kısmen CDU adaylarını mı destekleyecekleri, yoksa sandığa gitmeyecekleri mi seçimlerden sonra kamuoyu araştırma enstitülerinin yapacağı analizlerle anlaşılabilecek.

Seçime katılım oranı yüzde 56,8’e yükselmiş olsa da aynı zamanda oy kullanma hakkına sahip olanların sayısı azalmıştır. Bu durum, Kuzey Ren-Vestfalya’daki demografik değişime işaret etmektedir: Göçmen kökenli seçmen sayısı her seçimde artsa da birçok göçmen (henüz) oy kullanma hakkına sahip değildir. Ancak yeni vatandaşlık yasasıyla bu durum adım adım değişecektir. Çifte vatandaşlığın önünün açılması Alman vatandaşlığına geçişi arttıracaktır. Alman seçmen kitlesi yaşlanıyor ve küçülüyor; göçmen seçmen kitlesi ise büyüyor. Bu değişim, “yabancılaşma” korkusunu kullanan AfD’nin başarısını kısmen açıklasa da aynı zamanda yaklaşan bir siyasi dönüşüme işaret ediyor: Göçmen seçmenler gelecekte daha fazla ağırlık kazanacaklar, ancak şu ana kadar partilere bağlılıkları zayıf ve seçim alışkanlıkları henüz oturmuş değil.

Böylece çift yönlü bir eğilim ortaya çıkıyor: Eskiden kitle partileri olan partiler, ülke genelinde çoğunluğu organize etme yeteneklerini kaybediyor. Öte yandan göçmen toplulukların artan siyasi önemi, parti sistemini yeni zorluklarla karşı karşıya bırakıyor. SPD, CDU ve Yeşiller yeni seçmen bağları kurmak ve stratejilerini buna göre uyarlamak zorunda. Şu anda bunu daha iyi başaran parti Sol Parti (Die Linke). Net pozisyonları sayesinde kendilerini göçmen dostu bir siyasi güç olarak konumlandırıyorlar.

2025 yerel seçimleri, AfD’nin demokratik kültürü baskı altına aldığı ve siyasi kurumları sınadığı bir ortamda, KRV’nin siyasi yeniden yapılanma sürecine girdiğinin bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.

 

 

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.